Türkiye ekonomisi, küresel krizin olumsuz etkilerinden en az şekilde etkilenmenin yollarını ararken bazı temel yapısal sorunlarla da uğraşıyor. Ülkemizin yapısal sorunlarını; Sosyal Güvenlik, Adalet, İşsizlikle Mücadele, Sağlık, Nüfus ve Aile Planlaması, Eğitim, Bölgesel Dengesizlik, Özelleştirme, Vergi Reformu, Yeniden Sanayileşme, Tarım İçin Önlemler, Finans Reformu, Teknoloji, Altyapı İçin Ana Plan, Dışa Açılma ve AB İlişkileri, Kamuda Reform, Çevre, Anti Tekelci Düzenlemeler, Yerel Yönetimler, Metropoller için önlemler başlıları altında toplamak mümkündür. Sanayi ve tarım gibi üretime dönük yapısal sorunlara duyarlılık gerekiyor. Bunun için de finanstan, kamu yönetiminden, vergiye uzanan "Üretimi Aşındırıcı" yapısal sorunlarla baş etmek gerekiyor. Finans alanındaki maliyet arttırıcı gelişmeler, kamunun müsrif harcamaları ile birleşince reel sektör de denilen Tarım ve Sanayide gerilemenin önemli nedenleri arasında yer alıyor. Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bu temel yapısal sorunlar, bugünden yarına hemen çözülecek gibi sorunlar değil elbette. Beş hatta on yıllık uzun vadeler içinde iyileşme gösterebilecek problemler. Sanayi kesiminin yıllardır dile getirdiği reel faizlerin yüksek olması sorunu, durgunluk içindeki ekonomiyi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Kaynaklar büyük ölçüde devletin iç borçlanma ihtiyacını gideriyor. Para politikaları değişmeden reel faizler inmez. Reel faizler kalıcı olarak düşürülmeden ekonominin canlandırılması zor. Bununla birlikte iç ve dış talep daraldı. İhracat kapıları da tıkanma noktasına geldi. Bel bağlanan pazarlarda yaşanan sıkıntılar işlerin daha da kötüleşmesine yol açtı. Bu pazarların başında da Rusya pazarı geliyor. Rusya ile son yıllarda artan dış ticaret, bu ülkeyi Türkiye'nin en önemli ticaret odağı haline getirmişti. Ancak Uzakdoğu'da yaşanan krizin Rusya'ya sıçraması, önce bavul ticaretini vurdu. Normal şartlar altında devam etme şansı olmadığı için gerileme sürecine giren bavul turizmi, Rusya'daki yüksek oranlı devalüasyon ile birlikte bıçakla kesilir gibi kesildi. Ardından düzenli ihracat darbe yedi. Özel sektörün kriz ortamlarına alışık olduğu yönündeki değerlendirmeler, sorunların sürekli ertelenmesine yol açıyor. Sanayi sektörünü hareket edemez hale geliyor. En büyük zararı da küçük ve orta boy işletmeler görüyor. Sanayicinin dayanacak gücünün kalmadığı, faize yenik düştüğünü rakamlar belgeliyor. Türk sanayicisi dünyadaki rakipleri ile değil, Türkiye'nin kendisinden kaynaklanan sorunlarıyla boğuşuyor. Ekonomik göstergelerin son yılların en kötü olduğu dönemden geçiyoruz. Ekonomide kangren haline gelmiş sorunlara karşı "Yaz boz" cinsinden değil, kalıcı ve sonuç verici adımların atılması gerekiyor.
Türkiye Ekonomisinin Yapısal Problemleri
